rolex replica indicates these overall appeal of sentimental charms .

Kapadokya; dört mevsim peri masalı

| |

Erciyes, Hasandağ ve Göllüdağ’ın püskürttügü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakanın milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgâr tarafından aşındırmasıyla ortaya çıkan, doğanın ve tarihin bütünleştiği, dünyanın en güzel manzarasıyla bir araya geldigi bir yer Kapadokya… Burada coğrafi olaylar, günümüzde peribacaları dediğimiz yeryüzü şekillerini oluşturmuş, tarih boyunca da insanlar bu peribacalarının içlerine ev, yeraltı şehirleri ve kiliseler yapmışlar. Vadiler ilk çağlardan beri insanların yaşamı için gerekli koşulları saglamış. Tarih boyunca farklı isimlerle anılmış olan Kapadokya ismi, Pers dilinde ‘güzel atlar diyarı’ anlamına geliyor.

Anadolu’nun merkezinde, uygarlıklar için önemli bir geçiş noktası olan bölge, birçok uygarlığın izlerini taşır. Kapadokya sadece Nevşehir, Kayseri, Aksaray, Niğde arasında kalan bölge olarak kabul edilse de tarihin izlerine baktığımızda daha geniş bir alanı kapsar. Günümüzde bölge turizm açısından büyük bir öneme sahip. Özellikle tarih, kültür ve inanç turizmi değerleriyle dünyada tek örnek. Hıristiyanlık tarihinde ikon kırıcılık olarak bilinen, ortalama 100 yıl süren yasaklar döneminde bölge ikon yanlıları tarafından önemli bir sığınak olarak da kullanılmış. Buradaki kilise ve şapellerin birçoğunda bu döneme ait izler görülüyor.

Yeraltı şehirlerinde ahır bile var

Bölgenin gezilmesine Aksaray yönünden gelirseniz, Ihlara Vadisi’ninden başlamanız gerek. Vadinin içinden geçen Melendiz Çayı’nın müziği eşliğinde vadinin duvarlarına oyularak yapılmış olan mağara kiliseler size buradaki yaşamın zorluğu hakkında fikir verecektir. Sonra yönünüzü Derinkuyu yeraltı şehrine çevirmelisiniz. Hititler döneminde savunma amaçlı tüneller olarak yapılan, istilalar ve yasaklar döneminde ise sığınma amaçlı kullanılıp genişletilen bu yeraltı oluşumlarından bölgede farklı örnekler mevcut.

Derinkuyu ise bunların en büyüklerinden. Burada kilerden mutfağa, kiliseden kuyulara hatta ahırlara bile rastlamak mümkün. Buradan çıktıktan sonra, artık bölgenin merkezine gidebilirsiniz. Göreme Açık Hava Müzesi önemli ziyaret noktalarından biri. Aziz Basil tarafından oluşturulan günümüzdeki manastır sisteminin çıkış noktası olarak kabul edilen Göreme’de Yılanlı Kilise, Azize Barbara Şapeli, Elmalı Kilise, Tokalı Kilise ve Karanlık Kilise dikkat çekiyor. Burdan çıkıp Paşabağları’na devam ederseniz bölgedeki peribacalarından örnekler ve bunların içerisine oyulmuş Aziz Simeon öğretisini devam ettiren keşişlerin sığınaklarını görebilirsiniz.

Dervent Vadisi’nde ise yeryüzünün hayallerinize hitap eden oluşumlarına rastlarsınız. Kapadokya’nın geleneksel evleri ve kayalara oyularak yapılan güvercinlikleri, bölgenin özgün eserleri arasında. Evler yamaçlarda ya kayalara oyularak ya da kesme taştan inşa edilmiş. Bölgenin birçok yerleşiminde bu tarz evlere rastlamak mümkün. En güzel örneklerini ise Mustafa Paşa ve Ürgüp’te görebilirsiniz. Yöredeki güvercinlikler ise 18. ve 19. yüzyıllarda yapılmış, yüzeyi zengin bezemelerle süslenmiş küçük yapılardır. Onları da vadilerin olduğu her noktada görebilirsiniz. Hava açıksa Erciyes’e kadar görebileceğiniz bölgenin uçsuz bucaksız manzarasına hakim olabileceğiniz Uçhisar Kalesi’ne çıkmanızı öneririz.

Ürgüp’e doğru yol alırken şapkalı peribacalarına en güzel örnekler yol kenarında sizleri karşılayacak. Bölgenin sembolü halini alan bu peribacaları ‘anne, baba, çocuk’ adıyla anılıyorlar. Sayısız efsanelerin yeryüzü şekilleriyle bezendiği Kapadokya’da günümüzün en önemli geçim kaynağı turizm. Otellerinden eğlence yerlerine, bölgenin el sanatı eserlerinden (Avanos’taki çanak çömlek atölyeleri) bölgeye has üzümlerden yapılan ve artık bir marka halini alan şaraplarına kadar… Bölgedeki gezinizin yorgunluğunu günbatımında Kızıl Vadi’ye gidip şarabınızı yudumlayarak çıkarabilirsiniz…

Bunları not edin

Kapadokya’daki yeraltı şehirleri, dünyada bir başka örneği bulunmayan mükemmel bir tekniğin ürünleri. Havalandırma bacaları, hava dolaşım tünelleri, güvenlik sistemleri, giriş ve çıkışlardaki ilginç teknikleri, su kuyularıyla bugün bile ziyaretçileri şaşırtıyor.

Yeraltı şehirleri, ilk çağlarda istilaların bol oldugu, kışı soğuk, yazı sıcak geçen ağaçsız bir coğrafyada insanın doğanın imkânlarını değerlendirişinin en iyi örneği.

Kapadokya, ilk çağ medeniyetlerinden sonra Roma ve Bizans gibi Hıristiyan medeniyetlerinin etkisinde kalmış. Romalılar Hıristiyanlığı kabul etmeden önce çok tanrılı dine inanıyorlardı. Zulümden kaçan Hristiyanların en önemli sığınma merkezi Kapadokya olmuş.

Kayserili Aziz Basil bölgedeki manastır hayatının mimarı olarak biliniyor. Kayalara oyulmuş kiliseler, Hıristiyanlık tarihine ışık tutan en önemli eserler. Kiliselerde yapılan resimlerde Hz. İsa’nın (İncil’den) ya da azizlerin yaşamından alınan sahneler, klasik motifler bulunuyor.

Her vadide kilise ve manastıra rastlanıyor. Bunların önemli bir bölümünü Göreme’de bulunan Göreme Açık Hava Müzesi’nde görebilirsiniz.

Ürgüp, Ortahisar, Belisırma ve Ihlara, Zelve gibi bir çok yerde de kiliseler var.

Doğa ve tarihi ören yerleri arasında, doğal bir oluşum olan Uçhisar Kalesi, Ortahisar Kalesi, Kızıl Vadi, Zelve, Paşabağları, Çavuşin, Açıksaray, Ürgüp ve Mustafapaşa (Sinassos), Avanos yer alıyor.

Bölgenin en önemli geçim kaynaklarından biri, babadan oğula geçen önemli bir elsanatı olan çömlekçilik.

Kızılırmak deltasından elde edilen çamur, ustaların ellerinde birer sanat eserine dönüşüyor. Bu konuda Avanoslu ustaların eline kimse su dökemez.

Masallar ülkesi olarak kabul edilen Kapadokya’ya gitmişken balon turu yapmadan dönmek olmaz. Bunun için sabah erken saatte kalkmanız gerekir.

Yoruma kapalı